Pazartesi, Ocak 16, 2017

merhale.

Bismillahirrahmanirrahim.
“(…)
Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah’adır.
Kör ile gören bir olmaz.
Karanlıklar ile aydınlık bir olmaz.
Gölge ile sıcak bir olmaz.
Diriler ile ölüler bir olmaz. Allah dilediğine işittirir. Sen kabirde bulunanlara işittirecek değilsin."
Fâtır Suresi, 18-22. Ayet.

Suları kestiler. Kafamın içinde
bir matkap çalışıyor.
İzahati
ufalanan kırıntılar 
kıymıklar parmağa batanlar
dilimde kalıp içime batanlar
reflektör tutuyor gelişi
güzel biçimde.

***
Ben şair değilim.
Yalnız irtifa kaybediyorum.
Muhattabı olduğum şiir imtihan
ömrüm kovalamakla geçiyor.
Öldüğümde bitecek düşüşüm
yaşamak ağrısı
diye kendimi paylayacak olsam
Allah ağrısı
bir kement daha boynuma takıyor.
Ellerimi ellerimle kaybediyorum.

***
Babam, ben üç yaşında, kamyon tepelerinde hastane köşelerinde
Annem, adımlarının gideceği cennete münhasır, ayağının dibinde
Ben kimi layık getireceğim size, öpeceğim avcunun içini gelin diye

***
Göğsüne sarıp sarmalamadı diye değil,
benim dağım onun göğüne bakmıyordu.
Dünyada bir kelimeyle miras kalacaksın deseler,
bütün muhtevamı beyhûde doldururdu.
Alfabenin sonu, acının başı, yaranın kabuğu

***
Ben göğsümün kemiğin kıran sarsıntılar biliyorum.
Kaçak göçek ileri geri
bata çıka yaşamasını
çorbanın dili yakmasını
130 dereceye bakmasını
Uyuyup uyanıp yalnızlığını
Dünyanın yedi renk ayasını
Komşu cenazesinin sancısını
yetişmeyen cüzlerin kaygısını
tokattan kızaran yanağın acısını
soğuktan donan burnun sızlamasını
kitap bitmesin diye yalvarmasını
kar durmasın diyen duasını
İçli şarkıları başa sarmasını
Raskolnikov’un baltasını
İçli köftenin 5 lirasını
Düne hayıflanmasını
Yarına kırılmasını
Şimdiye kızmasını
dünyanın ağrısını
Hamdüsenâlar eden ömrün 99 şifasını biliyorum.

***
Ezan okunuyor, aziz Allah.
Zamanın genleştiği de olur,
kıvrılıp büzüştüğü de.
İzafiyeti;
Aşıkken 
yelkovanın koştururcasına
nisanın har vuruncasına
haziranın harman savururcasına
arada mayısı unuttururcasına
sabah günü aydırırcasına
gece uykusuzluğu kanıksarcasına
evdeyken süpürgeye
dışarda koşmaya
okulda düşünmeye
namazda huşûya
mutfakta yemeğe raptolurcasına
muhayyilede hayaller birbirini kovalarcasına
şimdiyle benliğim arasındaki ince çizginin
silinircesine geçtiği de olmuştur.
Aşk olmuştur.
Yalnızken
geçmeyen zamanın cana
tak ettiği de olmuştur.
Terk edilmiştir, olmuştur.
Şiir anlaşılmıştır,
ıztırapdır puzzle’ın eksik parçası
tamam oluştur.

***
Afiyeti
hepi topu üç nefes arasında
Gülhane parkında marmaray durağında
elin ele değmekten korktuğu masumiyetin 
ayakkabının ayakkabıya değdiği anki ürpertisi
baştan kopan saçın cüzdana girerkenki heyecanı
kavunun içinden dondurmayı kaşıklarkenki sevinci
Aşk
bankamatiğe para koyarken kabul edilmeye kulağı kıvrık para
poster hazırlarken türkçe karakter olduğu için eğreti duran çengelli harf
internetten inerken %99’da kesilen elektriğin yarım bıraktığı dosya
Yıldız Tilbe çalarken şarjı biten telefon
Gülerken alnında biriken kırışıklık
Bakarken gözünde seyiren çiziklik
Saçlarımın önü açık
Hebâ olan sevinme
Yıla bir başına girdiğinde
Aşkın ağustos ayının 15’inde
Gece içi yanarak uyanan maşukun buzdolabına seğirttiğinde
İçecek su bulamayıp acılı şalgam suyunu ağzına diktiği de olmuştur.
Mutsuzluğun umutsuzluğu
umutsuzluğun mutsuzluğu,
çoğalmanın çürüdüğü,
ziyan etmenin israfı,
vaktin hebâ olduğu da olmuştur.
Çok olmuştur.

***
“Birbimize uygun değiliz.” diye
Aklın keşkesinde kader merdane
Bütün vedalar şrfszdir,
edileni de edilmeyeni de.

***
Bir şey gidecekse bugünden yarına,
kalacaksa dünden bugüne,
büzüşse de genleşse de zaman durmuyor.
Yazılanlar yarına bugünden hatıraysa
emanetler gönderene mi yoksa gidene mi kalıyor?
Mektupları kim sahipleniyor?
Siyahın zerafeti
Yazmanın cesareti
Susmanın masumiyeti
Söylemenin hakareti
Dünyanın muhabbeti
Anlamanın rekabeti
Soluğun ihanet
Çırpınışın mukavemeti
Şükrün nimeti lügatte yazıyor.

***
Bunalıma  girsem diyorum,
yatağın üstünde dağ gibi çamaşır
dürülüp ütülenmeyi bekliyor.
Kalp de dürülüp
tığla dikilmeyi istiyor.
Hayırlısı diyen dilimiz, 
gönül bildiğini okuyor.

***
Hayat;
çalmayı bilmediğimiz için mahzun duran enstrüman
tarifine uymadığı için güzel olmayan yemek
suyunu ihmal edince telef olan çiçek
kalp masajını bilmediğimiz için
ilk yardım yapamadığımız
insanın haline benziyor.
Yazgısına eğreti bakan
imtihan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder