zaruriyet*

Bismillahirrahmanirrahim.

"Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır."

Rûm, 21.

Naber blog? Beni özledin mi? Açtım arayı biliyorum. Sebebim vardı, kızma. 

Aşık oldum, zaruriyetten.

Vakit yine dar, yine fazla kalamayacağım. ama gönlünü hoş etmeden gitmeyeceğim, merak etme. İnsan beklediğiyle mükellef bir varlık. Ya da beklemek mi diyeyim, hayır hayır böyle daha doğru. İnsan neyi istiyorsa ve bekliyorsa, yani neyi eksikse ve onu oldurmaya çalışıyorsa, tam olarak o eksiğiyle bütün bir varlık. Sabun köpüğüne bakınca içini boş görürüz. Halbuki onu dolduran o boşluktur. Sayısız isteğimiz ve tahammül etmemizi zorlayan bi sabrımız var. İnsan bi balonsa, uçmaya ne zaman kalkışsa, kalbiyle aklı arasındaki tartıyı mevzun edemediğinden, uçmayı hep ertelemek zorunda kalıyor. Bi nevi sırat-ı müstakimin yolu, sabrı dengede tutmaktan geçiyor.

Hayatının insanı kaç kez karşına çıkar?

Benim bu kez çıktı. Hem hiç beklemediğim surette, düşlemediğim meziyette, hayal bile edemeyeceğim vaziyette çıktı. Aslında çıkacağından gram şüphem yoktu. Çünkü Allah'ın en sevdiği kulu bunu açık açık söylüyordu. İnsan O(sav)'ndan başka kime inanır?

Şimdi burada aşkla sevmenin zaruriyetine dair bir alıntı yapacağım, ki derdimi izah edebileyim.

"Hz. Peygamber, yaratılmanın sebebi ve varlığın aslı olan sevgiyi belirtmek için bu sevginin üç kaynağına işaret ederek, "Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi." diye buyurdu. Sonra da bu üç şeyi; "Kadın, güzel koku ve gözümün nuru namaz." diye sıralayıp açıkladı.

Hz. Muhammed'e kadınlar sevdirildi, O da onları sevdi. Böyle bir sevgi bütünün parçaya ilgi duymasındandır. Çünkü Yüce Allah, alemleri yaratışı sırasında insandan bahsederken "Ben Adem'e kendi ruhumdan üfledim." dedi. İşte bu, Hz. Peygamber'in "Nefsini bilen Rabbini bilir." sözünün gizli açılımıdır.

Sonra Allah, insan için yine insandan kadını yarattı. Bu nedenle kadın, yaratıldığı varlığa aşırı sevgi duydu. Bu aşırı sevgi, kadının kendi yurduna olan düşkünlüğündendir. Böyle bir sevgi, insanın kendisini sevmesine benzer. İşte bu nedenlerle kadın erkeği, erkek de kadını sever. Allah da bizzat kendi suretinde yarattığı insanı sevdi. 

Bu karşılıklı sevgiden dolayı Allah, nurdan yarattığı  mevki ve mertebeleri daha yüksek olan meleklerini insana secde ettirdi. İşte erkek ile kadın ve Allah arasındaki sevgi ve muhabbetin nedeni budur.

Erkeğin, kendi aslı olan Hakk'ı sevmesi, kadının kendi aslı olan erkeği sevmesine benzer. Bu nedenle Allah, erkeğe kadınları sevdirdi. Şu halde erkek sevgi ve muhabbet ile hem kendi parçası olan kadını, hem de dolayısıyla kendisini yaratan Hakk'ı sevdi. 

İşte bu nedenle Hz. Muhammed, "Bana kadın sevdirildi." dedi, "Ben sevdim." demedi. Çünkü, kendi sevgisi ancak Rabbine olan sevgisiydi ve kendi kadınına olan sevgisini bile, Allah'a olan sevgisine bağladı. 

Bundan dolayı Hz. Peygamber, kadın sevgisini; Allah'ın, kendi suretinde yarattığı insanı sevmesi gibi ilahi gerçeğe uymak için istemiştir."

Muhyiddin-i Arabî, Füsûsu'l-Hikem. Muhammed Kelimesinin Teklik Delili.

İşte sevginin ve muhabbetin fıtri sebebi yüzünden, kainatla tüm ilgi ve alakam. Aşk insanın  Allah'la en yakın olduğu hal. Yani Allah'tan insana verilen en güzel hediye, tüm hücreleriyle kendisine ibadet edebilmek için kıldığı en güzel vesile, kendisine derhal ulaşabilelim diye vediği kalp telefonunu en aktif duruma getiren duygu, kainatta bir başına olmadığını en tatlı şekilde yüzüne çarptıran his. 

Eksiklerimizle açmıştım, onlarla kapatayım. 

Biz ne kadar istiyorsak ve olmuyorsa, ne kadar koşuyorsak ve yetişemiyorsak, ne kadar dolduruyor ve boş olduğu canımızı sıkıyorsa, aslında hepsi madde gözüyle baktığımızdan. Buzdağının görünen yeri kadar görünmeyen tarafı da var. Boş sandığımız ve canımızı sıkanlar, aslında taşımakla mükellef olduğumuz taraflarımız. Yani aslında bizi biz yapanlar, isteyip de elde edemediklerimiz. Peşinden koşmak zorunda olduklarımız. Bir mefkûresi olmayan insan, ne için debelenir ki bu hayatta? Çabalayacak nesi vardır? Aslında dua dua yalvardıklarımızı elde edemeyişimiz de sabun köpüğüne benziyor. Dualarımız köpüğün çeperini oluşturuyor, o çeper bizim içini boş gördüğümüz boşluğu tutuyor. Boşluk dediğimiz, peşinde debelendiğimiz şeyler. Yani dualarımız aslında elde edemediklerimizi bizim için muhafaza ediyor, hayırlısıyla erişeceğimiz güne kadar saklamak için.

Allah sevgimizi ve muhabbetimizi kendisine çıkaracak dostlarla bizi eş kılıp, dualarımızı kendi ağrısını dindirmeye yarayacak merhem eylesin.

Hepimizin Allah ağrısı var.