Salı, Şubat 02, 2016

1..2..3..taking!




Bismillahirrahmanirrahim.

"Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur."
Hâc, 46.

İnsanın fikri neyse zikri de o oluyor. Bahar yaklaşıyor, kısmetse yeni mevsime fotoğraf makineme alacağım yeni lensle gireceğim. Kafam hep onunla meşgul. Bu kadar çok parayı bi anda harcayacak olmam sebebiyle, milyonlarca kez sorgulamam icab ediyor. Bu sefer hobi sanıyla doldurduğum en güzel gediğimle devam edeceğim; fotoğrafçılık.


Sağ gözümü bir ev kazası sonucunda kaybettiğimde 3 yaşımdaydım/mışım. Aslında o anı hatırlıyorum. Anneme, perdeler mor muydu diyorum, evet diyorum. Duvarlar yeşil miydi diyorum, evet diyor. Televizyon sehpasını betimliyorum, doğruluyor. Yani di'li geçmiş zamanla devam edebilirim. Bu fotoğraf muhtemelen 97-98 yıllarında çekildi, yani kazadan sonra. 5 yaşımda bir çocukken neden legolardan bir fotoğraf makinesi yapıp, fotoğrafı çeken anneme poz verdiğim herhalde âşikar. 5 yıl önce, aşağı yukarı yine bu günlerde ilk profesyonel fotoğraf makinemi alarak başladığım fotoğrafçılığa da başlama sebebim yine bu âşikar sebepten. Fotoğraf makinesinin lensi, eksik olan gözümün boşluğunu dolduruyor. 

İnsanın dünyaya bakan yüzü acı dolu. Bu yüzden cennet lüks değil, ihtiyaç. Gözünü kötüden sakındırıp iyiyi görmek için bir ihtiyaç. Fotoğrafsa bu ihtiyaca ulaşmak için bir araç. Nasıl bir anı dondurup, kağıtta belgelendirip, yıllar sonra hasretle iç çekiyorsak, yani mutluluğa dair bir şeyleri özlüyorsak, ya da mutluluk veren şeyler bugün acıya sebep oluyorsa, mesela yıllar evel yanyana dururken poz verdiğimz bir sevdiğimiz artık yanımızda yoksa, işte insan tam o anda, o mutluluk zamanında asılı kalmak istiyor. Ve bu yüzden fotoğraf, cennete dair fıtrî ihtiyacımızı hâssaten yüzümüze çarpıyor. Dünya mutlu kalınacak değil. Mutluluğun numûnelerini barındıran bir yer. Hep mutlu olsaydık, cennete ait bir dileğimiz olmazdı. Dünyada her istediğimiz olmayacak. Çocuğu olmayan bir anne, evladını okşayamayacak. Babasını kaybeden bir çocuk akşam vakti sokağın başında işten dönen babasını karşılayamayacak. Evine bomba isabet eden bir babanın bu dünyada bir köşkü olmayacak. Ancak bu saydıklarım, işin dünyaya bakan yüzü. Yani gözlerin kör olana baktığı taraf. Çünkü, göğüslerin içindeki kalpler iman penceresinden gördüğü müddetçe, zindanda bile olsa bahtiyar olacak. Yani benim bir gözüm dünyanın çirkin yüzüne baktığı halde, bir gözüm cennetin güzelliklerini görmek için, inşallah beni bekliyor olacak.

Bir de, dünyanın görmek istediğimiz gibi görünmesi var, sanallaştırma. Yani bir nevi aldatmaca. Ayette bildirildiği gibi.Yani işin görülebilir tarafının değiştirilip dönüştürülmesi. Gözümüze batan sivilcenin yok edilmesi, turuncu gökyüzünün siyah beyaz fotoğrafta bambaşka tonlara evrilmesi, mutlu değilken bile mutluymuşçasına poz verilmesi.

"Düşünseler şunu da anlarlardı ki: bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir ve ebedî âhiret diyarı ise, hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi!"
Ankebut, 64.

Nasılki ben fotoğrafta renkleri, ışık düzenini, renk doygunluğunu hoşuma gittiği şekilde ayarlıyorsam, kainatın düzenini idame ettiren Yüce Allah da, ışığı, rengini, tonlarını bizim gözümüze hoş gelecek şekilde ayarlıyor. Bir yerde, kendi içimize yerleştirdiği Esmâ'sının sıfatlarını keşfe çıkmış oluyorum. Nasıl ki bir fotoğrafı görmek istediğim gibi ayarlıyorsam, bir yaratıcı da kendisini tanıttırıp sevdirmek için kainattaki renkleri kullarının hoşuna gidecek şekilde düzenliyor. Yani fotoğraf çekmek, gördüğümün biçimini değiştirmek aslında onun benden önce bir kudret tarafından çizilip şekillendirildiğini gösterip, tefekkür etmemi sağlıyor. Biz güzel bakıp güzel görürken, Allah da kullarına cennetin panoramasını seyretmek imkanı tanıyor.

Aşağıdaki linkte bugüne kadar çektiğim ve düzenlediğim fotoğrafların bir kısmını paylaştığım blogun linki var. About Me! kısmındaysa fotoğrafçılık serüveniminim küçük bir özetini geçtim.

drawithlight.tumblr.com

Hepimizin bir yerinde, bir uzvunda bir eksiklik var ve Allah bu eksikliğini ağrısından kendisinin Sübhan olduğunu bize anlatmaya çalışıyor.

Hepimizin Allah ağrısı var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder