Pazartesi, Nisan 04, 2016

gelecekken bir gün.*

Bismillahirrahmanirrahim.

"Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hüküm verdiği zaman sadece ol der; o da oluverir." 

Ali İmran, 47.




Yazın bitişine yakın, ağustosun sonundan evvel.

Akşam ezanına bir saat var, gökyüzünün turuncusuna ramak kala.


Sahil boyu yürüyüşe çıkmışız.


Bir ara iki bisikletli çocuk geçiyor yanımızdan, iç çekiyor.


Yarışalım mı onlarla diyorum, evet demeden koşmaya başlıyor. Hile yapıyor, geri kalıyorum.


Çocuklar da afakan basıyorlar da basıyolar pedallara. 


Nefes nefese kalıyor. Kaldırıyor ellerini, ben kazandım! diyor. Ama üflesen düşecek, öyle bir tükenmişlik.


Ben en güzel sana yenilirim, diyorum. Sahildeki büyük kayalıklara oturup turuncuyla mavinin içiçe geçişini tefekkür ediyoruz.


Allah, o, ben. Üçümüz birlikteyiz, konuşmadan cümleler kuruyoruz birbirimize. Ben onu anlıyorum, o da beni. Allah da bizi.


Bir ara paslı bir keder çöküyor içine. Ağzıyla piyano çalmaya başlıyor. Ben girizgahı bekliyorum. 


Tam yerinde giriyorum.: "be shekve goftam baram ze del yad e ruye to arzeuye to /be khande gofta naranjam az kholgh o khuye to yad e ruye to."


Boynunu büküp bana bakıyor. Sonra bütün gün altı harıl harıl yanık bırakılıp kaynayan güneşin bıraktığı turuncu izlere.


Şarkım tam bitiyor, ezan okunmaya başlıyor. Aziz Allah, celle celaluhû.


Karşıdan bir kayık. Millet balıktan dönüyor.


Allah'ım, âmin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder